Büyük büyük dedelerimiz ve ninelerimiz Anadolu’nun farklı bölgelerinde, tıp, tarım ve ekosistem alanlarında verdikleri inançlı ve uzun soluklu mücadelelerle biyolojik bilgeliği yarattılar. Pratik deneyimlemenin yerel savaşçıları elde ettikleri değerleri bir sonraki nesillere işlevsel uygulamalarıyla aktardılar.

Gelenekselliğin önemli ölçütlerinden biri olan yerel tohum dışında, verim uğruna vazgeçilmez bir koşul olarak önerilen monokültür, mekanik ekipman (traktör), suni gübre ve sentetik ilaç paket çözümleri, tarımsal üretimin hemen her alanında kullanılan hayvanın (gübre, iş gücü, besin, vb) gerekliğini ortadan kaldırmış görünüyor.

Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde, temel seçim parametresinin finansal endeksli (kısa vadeli) karlılık hesabına dayandırıldığı yöntemler, yüksek verim uğruna çiftçiyi daha yüksek maliyetli girdi deseninde bir tarımsal üretim modeline mahkum ederken, tüketici açısından özellikle hormon ve ilaç kalıntısına bağlı gıda güvenliği daha çok sorgulanmak durumunda kaldı.

Daha yüksek verimlilik beklentilerinde geleneksel tarım dünyanın bilhassa 'gelişmiş' bölgelerinde ölmeye yüz tutarken, üretim metotlarına bağlı olarak gıdalar, sağlık sorunlarının önemli sebepleri arasında yer almaya başladı. Az gelişmiş bölgelerde ise (yerel) geleneksel tarımın yok oluşu küreselleşme ve diğer ülkelerdeki yüksek tarımsal sübvansiyonlara bağlı olarak, tercih edilebilecek konvansiyonel tarımın değil, ekonomik çaresizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta.

Enerji kaynakları ve petrole bağlı tarımsal üretimin geleceği sorgulanmalı, kendine yeterlilik ve sürdürülebilirlik esasında, geleneksel tarım metotları, donanım ve hizmet (traktör üreticileri, ilaç ve gübre sanayi, endüstriyel tohum firmaları, kredi kuruluşları, sertifikasyon sistemleri) sağlayıcılarının karlılığı için değil, toprak ana, üzerinde yaşam sürdüren üretici ve onun emeğini destekleyen tüketici leyhine iyileştirilmelidir; bugünün ve yarının muhtemel şartlarını anlayarak ve yaşamı daha iyi analiz ederek...


28 Haziran 2011 Salı

Bolivya'da Gıda Devrimi

Bolivya Cumhurbaşkanı Eva Morales, ülkesinin gıda güvenliğini garanti altına almaya yönelik bir yasayı onayladı.

Plan uyarınca tohum ve gübre üretecek kamu şirketleri kurulacak. Hükümet, biyoçeşitliliği koruma ve yabancı tohum şirketlerine bağımlılıktan kurtulmayı amaçlıyor.

Bu yılın başlarında, gıda sıkıntısı ve fiyatlardaki artış ülke çapında protestolara neden olmuştu.

Küresel gıda fiyatlarındaki artış, birçok Bolivyalıyı "quinoa" gibi geleneksel yiyecekleri yerine ucuz, ithal alternatiflere yöneltmişti.

Hükümet 'Bolivyalıların nesiller boyu kendi kendilerini doyurabilmelerini sağlayacak gıda devrimi için" 10 yıl içinde yarım milyar dolarlık yatırım yapacak. Küçük çiftçilere cömert krediler sağlanacak.

Bolivya'da, patates ve mısır dahil binlerce çeşit ürün yetiştiriliyor.

Morales hükümeti, doğal ayıklanma yöntemiyle, genetik stoğunu geliştirmeyi amaçlıyor.

'GDO'lu tohum işgali'

Hükümet, yerli ürünleri bozacağını söylediği genetik yapısı değiştirilmiş tohumların işgaline direneceğini vurguluyor.

Bolivya'nın Birleşmiş Milletler'e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü FAO'daki temsilcisi Lisa Panades, yeni yasayı doğru yönde atılmış bir adım olarak niteledi.

Panades, "Yasa gıda üretimini artıracak koşulların oluşturulmasını öngörüyor. Özellikle de zor durumdaki küçük çiftçiler arasında. Kuşkusuz bu yasa tek başına sorunları çözmeyecek. Ancak hükümetin desteğiyle, bu yasa tam olarak uygulanırsa, Bolivya'nın gıda bağımsızlığı garanti altına alacak mükemmel koşullar var" dedi.

Bolivya yakın bir zamana kadar gıda fiyatlarındaki küresel artıştan etkilenmemişti. Ancak şekerin fiyatı bu yılın başlarında iki katına çıktı.

Yüksek kesimlerde yaşayan bazı topluluklar, fiyatların artması nedeniyle tohumları yenen bir bitki olan geleneksel besinleri quinoa yerine pirinç ve makarnaya yönelmeye başladı.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/06/110627_bolivia_food.shtml

Hiç yorum yok: