Büyük büyük dedelerimiz ve ninelerimiz Anadolu’nun farklı bölgelerinde, tıp, tarım ve ekosistem alanlarında verdikleri inançlı ve uzun soluklu mücadelelerle biyolojik bilgeliği yarattılar. Pratik deneyimlemenin yerel savaşçıları elde ettikleri değerleri bir sonraki nesillere işlevsel uygulamalarıyla aktardılar.

Gelenekselliğin önemli ölçütlerinden biri olan yerel tohum dışında, verim uğruna vazgeçilmez bir koşul olarak önerilen monokültür, mekanik ekipman (traktör), suni gübre ve sentetik ilaç paket çözümleri, tarımsal üretimin hemen her alanında kullanılan hayvanın (gübre, iş gücü, besin, vb) gerekliğini ortadan kaldırmış görünüyor.

Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde, temel seçim parametresinin finansal endeksli (kısa vadeli) karlılık hesabına dayandırıldığı yöntemler, yüksek verim uğruna çiftçiyi daha yüksek maliyetli girdi deseninde bir tarımsal üretim modeline mahkum ederken, tüketici açısından özellikle hormon ve ilaç kalıntısına bağlı gıda güvenliği daha çok sorgulanmak durumunda kaldı.

Daha yüksek verimlilik beklentilerinde geleneksel tarım dünyanın bilhassa 'gelişmiş' bölgelerinde ölmeye yüz tutarken, üretim metotlarına bağlı olarak gıdalar, sağlık sorunlarının önemli sebepleri arasında yer almaya başladı. Az gelişmiş bölgelerde ise (yerel) geleneksel tarımın yok oluşu küreselleşme ve diğer ülkelerdeki yüksek tarımsal sübvansiyonlara bağlı olarak, tercih edilebilecek konvansiyonel tarımın değil, ekonomik çaresizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta.

Enerji kaynakları ve petrole bağlı tarımsal üretimin geleceği sorgulanmalı, kendine yeterlilik ve sürdürülebilirlik esasında, geleneksel tarım metotları, donanım ve hizmet (traktör üreticileri, ilaç ve gübre sanayi, endüstriyel tohum firmaları, kredi kuruluşları, sertifikasyon sistemleri) sağlayıcılarının karlılığı için değil, toprak ana, üzerinde yaşam sürdüren üretici ve onun emeğini destekleyen tüketici leyhine iyileştirilmelidir; bugünün ve yarının muhtemel şartlarını anlayarak ve yaşamı daha iyi analiz ederek...


19 Ağustos 2011 Cuma

Afrika'yı aç bırakan 'tarım emperyalizmi'


Nasıl oluyor da Etiyopya, çok geniş tarım arazilerine sahip olmasına karşın, kıtlık sorunu yaşıyor?



Mısır ve tahıl ekili hektarlarca genişlikteki tarım alanları yemyeşil bir manzara oluşturuyor. Bu ekili alanlar, ne Avrupa’da ne de Amerika Birleşik Devletleri’nin batısında yer alıyor. Tarlalar, çok sayıda insanın kıtlıkla karşı karşıya olduğu Etiyopya’da bulunuyor.

Ülkede tarım yapılabilecek yeterli arazi olmasına rağmen, insanlar açlık çekiyor. Bu tarlalar ise yabancı yatırımcılar tarafından satın alınarak veya kiralanarak, endüstriyel tarım için kullanılıyor. Bu uzmanlar tarafından "tarım emperyalizmi" olarak adlandırılıyor. Etiyopya hükümeti, bu şekilde döviz gelirlerinin ve tarım alanında teknik bilgilerin artırılmasını ümit ediyor. Ülkedeki verimli tarım alanlarının büyük bölümü hâlâ kullanılmıyor.

Etiyopya'dan yabancı yatırımcılara avantajlar

Etiyopya Tarım Bakanlığı'nın eski çalışanlarından, şu sıralar Bonn Üniversitesi'nde araştırma yapan Dawit Tesfaye, Etiyopya'nın yabancı yatırımcılar neden cazip bir ülke olduğunu şu sözlerle açıklıyor: “Bir yatırımcı sadece ihracat yapmak için üretim yapıyorsa, beş yıl vergiden muaf oluyor. Ama bir yatırımcı iç pazara yönelik üretim yapıyorsa, iki veya üç yıl vergiden muaf tutuluyor.”

Etiyopya hükümeti geçen yıl üç milyon hektar verimli tarım alanını kiraya çıkardı. Afrika'nın birçok ülkesinde hükümetlerin, tarım arazilerini yabancı yatırımcılara sattığı veya kiraladığı gözlemleniyor. Büyük yatırımcılar, Hindistan, Pakistan, Suudi Arabistan ve Çin gibi ülkelerden geliyor. Ağırlıklı olarak biyo-yakıt elde etmek ya da kendi ülkelerindeki gıda ihtiyacını karşılamak üzere ekim yapılıyor.

Tarım ürünlerinin sadece bir bölümü Afrika'da piyasaya sürülüyor. Washington Amerikan Üniversitesi'nden Çin-Afrika ilişkileri uzmanı Deborah Braeutigam, ürünlerin Afrika piyasasında yer almasının, halka büyük bir yararı olmadığını belirtiyor. Braeutigam, bunun nedenini “Çinliler, örneğin Zambia'da yerel tarım piyasasına da yatırım yapıyor. Ancak bu iç pazar için sorun yaratabilecek bir durum. Çünkü Çinliler, kendi buğday, mısır ve büyük baş hayvanlarıyla Zambialı çiftçilerle rekabet ediyor” sözleriyle açıklıyor.

Kıtlığın nedenleri

Tarım alanlarının yabancı yatırımcılara kiralanması veya satılması, Afrika Boynuzu'nda yaşanan kıtlığın nedenlerinden biri olarak görülüyor. Kıtlıktan, Etiyopya, Somali, Kenya ve Cibutu'de yaklaşık 12 milyon kişi etkileniyor. Almanya Başbakan Angela Merkel'in Afrika Danışmanı Günter Nooke, kıtlığın farklı nedenleri olduğuna dikkat çekiyor:

“Afrika Boynuzu'ndaki kıtlığın nedenlerini anlamak kuşkusuz biraz zor. İklim değişikliği ve aşırı hava koşulları nedeniyle kuraklık ve seller yaşanabiliyor. Elbette başlıca sorunlardan biri de Somali. Devlet sistemi çalışmıyor, ülkede hükümet yok. İnsanlar da, yiyecek ve içecekleri kalmadığı zaman Kenya'nın kuzeyine veya Etiyopya'ya kaçıyor.”

Somali'den binlerce kişinin komşu ülkelerdeki mülteci kamplarını doldurması, bu ülkelerde de kıtlık tehlikesini artırıyor.

Etiyopya Tarım Bakanlığı'nın eski çalışanı Dawit Tesfaye, Afrika hükümetleri tarım politikalarını değiştirmezse, gelecek yıllarda durumun daha da kötüleşmesinden kaygı duyuyor. Tesfaye, tarım alanlarının yabancı yatırımcılara bir iki yıllığına değil, 80 veya 90 yıl gibi oldukça uzun bir dönem için kiralandığına dikkat çekiyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Hiç yorum yok: