Büyük büyük dedelerimiz ve ninelerimiz Anadolu’nun farklı bölgelerinde, tıp, tarım ve ekosistem alanlarında verdikleri inançlı ve uzun soluklu mücadelelerle biyolojik bilgeliği yarattılar. Pratik deneyimlemenin yerel savaşçıları elde ettikleri değerleri bir sonraki nesillere işlevsel uygulamalarıyla aktardılar.

Gelenekselliğin önemli ölçütlerinden biri olan yerel tohum dışında, verim uğruna vazgeçilmez bir koşul olarak önerilen monokültür, mekanik ekipman (traktör), suni gübre ve sentetik ilaç paket çözümleri, tarımsal üretimin hemen her alanında kullanılan hayvanın (gübre, iş gücü, besin, vb) gerekliğini ortadan kaldırmış görünüyor.

Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde, temel seçim parametresinin finansal endeksli (kısa vadeli) karlılık hesabına dayandırıldığı yöntemler, yüksek verim uğruna çiftçiyi daha yüksek maliyetli girdi deseninde bir tarımsal üretim modeline mahkum ederken, tüketici açısından özellikle hormon ve ilaç kalıntısına bağlı gıda güvenliği daha çok sorgulanmak durumunda kaldı.

Daha yüksek verimlilik beklentilerinde geleneksel tarım dünyanın bilhassa 'gelişmiş' bölgelerinde ölmeye yüz tutarken, üretim metotlarına bağlı olarak gıdalar, sağlık sorunlarının önemli sebepleri arasında yer almaya başladı. Az gelişmiş bölgelerde ise (yerel) geleneksel tarımın yok oluşu küreselleşme ve diğer ülkelerdeki yüksek tarımsal sübvansiyonlara bağlı olarak, tercih edilebilecek konvansiyonel tarımın değil, ekonomik çaresizliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta.

Enerji kaynakları ve petrole bağlı tarımsal üretimin geleceği sorgulanmalı, kendine yeterlilik ve sürdürülebilirlik esasında, geleneksel tarım metotları, donanım ve hizmet (traktör üreticileri, ilaç ve gübre sanayi, endüstriyel tohum firmaları, kredi kuruluşları, sertifikasyon sistemleri) sağlayıcılarının karlılığı için değil, toprak ana, üzerinde yaşam sürdüren üretici ve onun emeğini destekleyen tüketici leyhine iyileştirilmelidir; bugünün ve yarının muhtemel şartlarını anlayarak ve yaşamı daha iyi analiz ederek...


16 Aralık 2008 Salı

Tohum Savaşları

(Levent Kartal'a aşağıdaki çevirisi ve yorumu için teşekkür ediyoruz)

Son üç dört yıl Genetiği Değiştirilmiş tohumların tehlikeleri üzerine bir dizi kitap, belgesel ve makaleye tanık olduk. Bunların çoğu bu tohumların sağlık ve çevre açısından etkilerine odaklanmıştı; ancak bunların neredeyse hiçbiri Genetiği Değiştirilmiş tohumların kitle imha silahı olması konusuna değinmemişti. Engdahl Yıkımın Tohumları adlı kitabında bu konuya değiniyor.

Engdahl öjeniğin (eugenics) fikri temelleri olan, hasta, renkli derili ve yok edilebilir ırkların toplu itlafının ABD'de nasıl atıldığını ve hatta yasal olarak kabul edildiğini dikkatli bir şekilde belgeliyor. Öjenik araştırmaları Rockefeller ve diğer elit aileler tarafından desteklenmiş ve Nazi Almanyasında denenmişti.

Dünyanın en fakir ülkelerinin doğal kaynaklarla en iyi şekilde donanmış ülkeler olması bir şans. Bu bölgeler aynı zamanda da artan nüfusa da sahip olan bölgeler. ABDnin iktisadi ve askeri gücüyle gittikçe artan bir şekilde entegre olan Avrupanın yönetici konumundaki aileleri arasındaki korku şuydu: Eğer fakir ülkeler gelişirse petrol, gaz ile stratejik öneme sahip mineral ve metaller beyaz nüfus için azalabilir. Bu yönetici elit için kabul edilemez bir durumdu.

Egemen elitin zihnindeki ana düşünce yer altı kaynakları açısından zengin ülkelerdeki nüfusun azaltılmasıydı ancak bunun ters bir tepkiye yol açmadan nasıl gerçekleştirileceği bilinmiyordu. ABDdeki petrol reservleri 1972de zayıfladığında ve petrol ithal eder hale geldiğinde durum alarm vermeye başladı ve ajanda (nüfus azaltımı) ön plana çıktı. Rockefellerlar tarafından beslenen Nixonun ana stratejistlerinden Kissinger nüfuz azaltım planlarını ayrıntılarıyla açıkladığı Ulusal Güvenlik Araştırma Yazısını (NSSM200) hazırladı. Bu yazıda özellikle 13 ülke geçiyordu: Bangladeş, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Etyopya, Hindistan, Endonezya, Nijerya, Pakistan, Türkiye, Tayland ve Filipinler.



Kullanılacak kitle imha silahı ise gıda idi; bir açlık durumu olsa dahi gıda nufus azaltımı için (bir araç olarak) kullanılacaktı. Kissingerin 'petrolü kontrol ettiğinde ulusları, gıdayı kontrol ettiğinde insanları kontrol edersin' dediği bilinmektedir. Küçük bir grup insanın elitist felsefeyi, insanları kontrol etmek için gıdayı kontrol etme düşüncesini nasıl gerçekçi uygulanabilir bir olasılığa kısa sürede dönüştürdüğü Engdahl'ın kitabının temelini oluşturuyor. Bu, Rockefellerlar ve Kissinger ile diğerlerinin başrolleri oynadığı kitabın baştan sona ana teması.

William Engdahl ın 'Yıkımın Tohumları' adlı kitabının Arun Shrivastava'ya ait ingilizce yorumun tamamını www.globalresearch.ca web sitesiden okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok: